M.S. 12 yılında Roma’nın kalbinde bir çocuk dünyaya geldi fakat kimse onun yaşamış olan en zalim insana dönüşebileceğini düşünemezdi. O çocuğun adı; “Caligula” 37 ve 41 yılları arasında 4 yıl boyunca Roma İmparatorluğu yaptı. Zaten psikopat sayılabilecek ebeveynler tarafından yetiştirilmesi ve büyüdüğü acımasız ortam onun bir manyak olması için yeterli zemini hazırlamıştı. İlk garip hareketleri, yaşadığı kellik kompleksi nedeniyle başladı. Kimsenin kendisine yüksekten bakmasına izin vermeyip, çevresindeki herkesin saçlarını kazıttı ama inanın bunlar sonrasında yapacaklarının yanında devede kulak kalır. Caligula, ülkenin dört bir yanından getirttiği tanrı heykellerinin kafalarını kestirip, kendi yüzünü onlara monte ettirdi. Tabii bunlar sadece başlangıçtır ve o artık tanrılığını ilan edip, insanların ona kurban kesmesini emreder. Sapkınlığı öyle boyutlardadır ki, kız kardeşinden çocuk yapar fakat doğumdan önce kardeşinin karnını açtırıp, cenini aldırır ve onu da yarı tanrı ilan eder. Kız kardeşi Drusilla öldüğünde ise yas süresince Roma halkına gülmeyi, yıkanmayı, ailecek yemek yemeyi ve sokakta birbirleriyle konuşmayı yasaklamıştır. Caligula’nın yaptıklarına rağmen takma isimleri biraz enteresan gelebilir. Vatanın ve orduların babası, en iyi ve en büyük hükümdar, inançlı adam gibi birçok takma adı var ama işin daha güzel ve garip kısmı, bu isimleri kendi kendine vermiş olması.
O dönemlerde Roma İmparatorları dünyanın en güçlü ve dokunulmaz insanlarıydı. Bu güç zehirlenmesi Caligula gibi zayıf karakterli insanların, akla hayale gelmeyecek şeyler yapmasına da olanak sağlıyor. Eğer onunla göz göze gelirseniz, bilin ki bu sizin ölüm fermanınız demek, hem de çılgınca bir ölüm. Kendi mühendislerine yaptırdığı özel işkence aletleriyle vücuttaki neredeyse bütün kemikleri insan henüz canlıyken yerinden söktürüp, bunu izlemekten büyük keyif alırdı. Özellikle de yemek saatinde sofrada otururken ve biraz da tadına bakarak. Yaptığı hoyratça harcamalar yüzünden boşalan devlet kasasını doldurmak için de basit çözümleri vardı. Zenginleri öldürüp, mallarına el koyun ama bu da yetmedi! O da daha farklı bir çözüm buldu. Senato üyelerinin ve Roma’nın güçlü insanlarının eşlerini ve kızlarını büyük bir genelev açarak burada çalışmaya zorladı. Genelevin açılışında halka seslenirken şu cümleleri kurmuştur, “Ey Roma Halkı, Tanrınız sizin için ne hediyeler getirdi. Bütün senatörlerin ailelerini size veriyorum. Ufak bir bedel karşılığında onlarla istediğiniz gibi oynayın!”
Caligula, senato üyelerine hiç güvenmez ve onları sevmezdi. Bu nedenle tek dostu olan atını senatör yapmak istemiş ve onun için özel bir saray bile hazırlatmıştı. Zaman, zaman atıyla beraber uyuduğu da Romalı tarihçiler tarafından kayıtlara geçirilmiştir. Senatörlerden o kadar nefret ediyordu ki, kendisi at üstünde giderken bazı senato üyelerini saatlerce yanında koşmaya zorluyor ve bazen de onları soyup, kadın gibi giydirerek dans ettirip eğleniyordu. Özellikle şişmanları çok komik bulurdu, onlar bu konuda her zaman ilk tercih olmuştur. Bazı senatörleri ise sebepsiz yere öldürüp, sonra da hala yaşıyorlarmış gibi onları toplantıya çağırırdı. Doğal olarak gelemedikleri için de, onların intihar ettiği söylentisini yayıyordu. Gladyatör dövüşlerini izlemeyi seven Caligula profesyonel gladyatörler yerine hasta ve yaşlı ya da bedensel engelli insanları arenada dövüştürüp bunları izlemekten haz alır, bazen de onlarca cüceyi toplayıp cüce savaşları yaptırırdı. Roma Arenalarında aslan ya da fil gibi egzotik hayvanların dövüşleri de çok popülerdir.
Arenada gösteriye çıkacak olan yabani dövüş hayvanlarına yem olarak verilecek küçükbaş hayvanların maliyetinin çok olduğu söylenince, bu hayvanlara esir insanların yem olarak verilmesini emretmiştir. Bu esirlerin seçimini de bizzat kendisi yapıp, “Şu kel adamdan, şu kel adama kadar” gibi garip seçme kriterleri belirlemişti ama en büyük korkusu unutulmaktı çünkü kendi döneminde bir felaket yaşanmamıştı. Örneğin İmparator Augustus Devri Varus bozgunuyla, İmparator Tiberius Devri Fidina’daki tiyatro çökmesiyle anılıyordu. Bu nedenle Caligula’da büyük savaş yenilgisi, veba salgını, yangın veya bir depremin olması için dua ediyordu. Her Tanrı ve Tanrıça’nın kılığına girdiği, kadın kıyafetleri içinde Afrodit gibi dolaştığı, Neptün’le kavgalı olduğu için denize askeri çıkarma yaptığı ve ganimet olarak kumsaldaki deniz kabuklarını toplattığı biliniyor. Bir gün Prachus adındaki bir generali idam ettirmek ister, ancak bunun için bahane bulamaz çünkü General Prachus dürüst ve onurlu bir askerdir. Bunun üzerine Caligula ona döner ve şöyle der; “Sen dürüst bir adamsın Prachus… Bu nedenle gerçek bir Romalı olamazsın! Seni vatana ihanetten tutukluyorum!” Bu söz o kadar derin ki, sanki yaşamış bütün diktatörlerin varlığını kendi bünyesinde toplamış. Bir gece yarısı olmadık bir saatte eskiden konsüllük (Antik Roma`da imparatorun altında seçilmiş en üst düzey devlet başkanı unvanıdır.) yapmış üç kişiyi sarayına birden bire çağırdı. Öldürüleceklerinden korkan zavallı adamlar, saraya geldiklerinde Caligula’nın kendilerini onunla zorla dans etmeye çağırdığını öğrenince hem sevinmiş, hem de şoka uğramış olmalılar. O, içinde bir yerlerde iyilik barındıran biri değildi. O, salt kötülüğün timsaliydi. Sadece gaddarlık ve zalimliğin vücut bulmuş haliydi. İnsanlar ondan o kadar nefret etmeye başlamışlardı ki, isyanlarda birçok defa taşlandı. Roma sokakları defalarca kanla dolup taştı. Ya o yok olacaktı, ya da Roma Halkını yok edecekti. Şakaları da sadece kendisi için komikti. Senatörlerin yemeklerinin içine idrarını yapar, öldürdüğü birini onlara yedirip, yaptığı bu iğrençliği yemekten sonra söyler ve sofradakilerin kusmasını görünce de kahkahalara boğulurdu. Caligula’dan önceki İmparator Tiberius, bir varis olmadığı için yeğeni olan Caligula’yı evlat edinmişti. Daha küçük yaşlardayken acımasızlığı ve hırçın duyguları açığa çıkmaya başladı. İdamları izlemeyi seviyor, geceleri üzerinde garip giysilerle ve kafasında perukla dışarı çıkıp şarkı söylüyor, dans ediyor ve garip eğlenceler düzenliyordu. Düzenlediği eğlenceler insanın aklına gelmeyecek çılgınlıklarla doluydu. Çevresindekilere zorla yamyamlık bile yaptırıyordu. İmparator Tiberius, Caligula’nın Romalılar için bir su yılanı, dünya içinse bir piton yılanı olduğunu belirtmiştir. Tiberius’un bu tespitinin ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Aslında tam ismi Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus ama küçük yaşlarda ordu kamplarında asker kıyafetleriyle dolaştığı için “Küçük çizme” anlamına gelen “Caligula” lakabı, ona askerler tarafından verilmiş ve öyle de anılmaya başlanmıştı.
Atını senatoya getirip, “Artık yeni konsülünüz o!” demesi ise suyu taşıran son damla oldu. M.S. 41 yılının Ocak ayında, bir grup gardiyan spor müsabakasından sonra tünellerde ilerleyen Caligula’ya saldırdılar. 30 kereden fazla bıçaklandı ve bazı parçaları köpeklere verildi. Geri kalan bölümü ise sığ bir mezarın içine gömüldü. Karısı ve kızı da bıçaklanıp öldürüldüler. Ölümünden sonra senato onun Roma tarihinden silinip, heykellerinin yıkılması ve Cumhuriyet’in yeniden kurulması için büyük bir yapılanmaya girişti. Caligula hakkında bugüne kadar binlerce kitap yazıldı. Korku filmlerinde izlediğimiz karakterlerin çoğu ondan esinlenerek yaratıldılar. Hakkındaki en önemli film ise, Tinto Brass’ın yönetmenliğini yaptığı “Caligula” isimli filmdir. Tüm bu sapkınlıklarının nedeni olarak tarihçiler ve uzmanlar epilepsi, şizofreni gibi birçok rahatsızlığı bünyesinde barındırdığını düşünüyorlar.
Kaynak:
Engin Deniz Videoları – Gelmiş Geçmiş En Kötü İnsan – CALİGULA
